Seçili Fragman

5 Temmuz 2015 Pazar

Jurassic Park Kapılarını Nihayet Açıyor

Yıl 1993, daha ilkokul üçüncü sınıf öğrencisiyken bir gün annem beni sinema denilen o büyük salona, bir sürü kişiyle film izlemeye götürmüştü. İlk sinema tecrübemdi ve film Jurassic Park'tı. O dönem bu filmi izleyen herkes gibi bende filme bayılmış, dinozorlara hayran kalmış, belki de sinemaya bu kadar aşık olmamı sağlamıştı. Bu filmden sonra kendisine hayran olduğum Steven Spielberg'in yönettiği Jurassic Park'ı o sene içerisinde 3 kere daha sinemada izlemiş, her bir sahnesini ezberlemiştim. CGI efektleri yaygın olmadığı için o dönem filmi çekici kılan; hayatımıza yeni giren bu efektler ve gerçekçilik olmuştu. Hatırlarsınız; dinozorlar dünyamıza geri dönmüş, her yeri maketler, oyuncaklar, posterler doldurmuştu. 
Jurassic Park'ın (gişe) başarısı her Hollywood filminde olduğu gibi bir kaç arayla devam filmlerini getirdi karşımıza. 1997 yılında Kayıp Dünya: Jurassic Park ile Steven Spielberg ikinci kez yönetmenlik koltuğuna oturdu. İlk filmde olduğu gibi devam filmi de Michael Crichton'un romanından uyarlamaydı. 4 yıl içerisinde teknoloji biraz daha ilerlemişti. Belki ilk filmin etkisini yaratmamıştı ama yine de dinozorların dev perdeye geri dönüşüne seyirciler ilgisiz kalmamıştı. 
   
2002'de ise Jurassic Park III ile ikinci sefer Isla Sorna'a geri döndük. (Sadece ilk film Isla Nubler'da geçiyordu.) Bu sefer Steven Spielberg'in sadece yapımcı olarak yer aldığı, diğer filmlerden süre olarak daha kısa, tesadüf eseri adaya düşen kişilerin vahşi maceralarına tanık oluyorduk. Tabii ki ilk filmin üzerinden 10 yıl geçmiş, her yıl yenilikler eklenen sinema dünyasında imkanlar da hiç durmadan ilerlediği için görsel açıdan üçüncü film teknolojinin nimetlerini kullanmayı ihmal etmemişti. Bu sefer ilk iki filmin aksine başrol dinozorumuz T-Rex değil de Spinosaurus'du. Çok güçlü bir senaryosu olmasa da dinozor hayranlarını tatmin edici bir film olmuştu ki gişede de bunu 3.kez ispatlamıştı.
  
Bu üç filmin en büyük ortak özellikleri oyuncu kadrosuydu sanırım. İlk filmde yer alan karakterlerin bir kısmı 2. filmde de oynamıştı. (Bazıları sadece görünmüştü.) Bir kısmı da 3. filmde yer almıştı. Hatta Dr. Alan Grant'ı canlandıran Sam Neill bir kez daha başroldeydi. Heyecan, aksiyon, gerilim hep vardı. Sonuçta ilgi düşerek ilerlese de tatmin edici gişe başarıları ve etkileri yeni dinozorlarla hep devam etti. 
   
Şimdi dönüp bakıyorum da aslında Jurassic Park filmlerini gözümde biraz büyütüyorum. Özellikle 3 Oscarlı ilk filmin manevi değerinden dolayı. Ama benim sinemaya olan aşkımın başlamasına vesile olduğunu da inkar edemem. O yüzden belki de bu filmleri onlarca defa izledim, izlemeye de devam ediyorum. Kusurlarını görmezden gelmeyi tercih ediyorum ve oldukları gibi seviyorum.
   
Teknoloji hızla ilerlemeye devam ediyor. Süper kahramanların inanılmaz maceralarının cirit attığı, 3.boyutun hayatımıza bu kadar girdiği günümüzde dinozorları tekrar beyazperdeye getirmek ne kadar ilgi çekici olabilir derken ilk filmden tam 22 yıl sonra Jurassic Park kapılarını açıyor. Evet, bir türlü açılışını göremediğimiz parkı nihayet 'hayvanat bahçesi' tadında ziyaretçilere açıldığını görüyoruz Jurassic World'de. Hatta www.jurassicworld.com'a göre (Parkın websitesi) 2005'den beri de işletiliyor. Tabii tamamen kurgu ve hayal.
  
2 yıl önce (2013 yılında) 3 boyutlu hale getirilerek 20. yılı şerefine tekrar vizyona giren Jurassic Park hakkında yazdığım benzer yazıya buradan ulaşabilirsiniz. --> http://www.aliermanakyuz.com/2013/08/jurassic-park-20-yln-3-boyutlu-olarak.html 
  
Peki Jurassic World'de neler var? Film olarak neler sunuyor bize. Jurassic World yazımda bulabilirsiniz.   --> http://www.aliermanakyuz.com/2016/01/park-acld-jurassic-worlde-hosgeldiniz.html?fb_action_ids=10207255027646030&fb_action_types=og.likes 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder