

Mekanın menüsü de enterasan. Moda dergilerinden koparılmış bir sayfa gibi. Bunun yanında yemek isimleri de insanı gülümseten cinsten: "Kendini döner zanneden antrikot" veya "Pizza görünümlü risotto" gibi.. Yine de güler yüzlü ve samimi bir garson arkadaşın önerileri çerçevesinde siparişlerimizi veriyoruz. Tatlı menüsü direk vitrin. Mutfağın "Pastane" bölümüne gidip, kendimiz ne istiyorsak seçebiliyoruz. Ben tercihimi mekana da ismini veren limonatadan yana yapıyorum. Ama öyle bilindik limonatalardan değil. Benim ısmarladığım tarçınlı - çilekli limonata. Tatlı desen değil, ekşi desen hiç değil.. Ama içtiğim zaman ağzımın içinde çok güzel bir tat bıraktığını söyleyebilirim. Yemek için de seçtiğim tavuklu sezar salata, bilindik salata sunumunun dışında bir servisle geldi masamıza. Arkadaşımın menüden değil büfeden seçtiği "Pavlova" ise çilek ve yaban mersini süslemesi ile o kadar çekiciydi ki, bir anda hepimiz birer servis istedik tadına bakmak için.

Arkadaşlarla manzara eşliğinde sohbet ederken vaktin nasıl geçtiğini anlamadık resmen. Yalnız bile olsaydım eminim ki hiç sıkılmazdım. Macbook'umu açıp takılabilir ya da büyük kütüphanesinden bir şeyler seçip okuyabilirdim, evimin konforunda. Dekorasyon zaten on numara olan mekanda tüm çalışanların yardımsever ve güler yüzlü yapıları, mekana artı puan kazandırıyor kesinlikle. Artık Nişantaşı'na gittiğimde öncelikle uğrayacağım mekanlardan biri Çapamarka'nın Limonata'sı. Tavsiyem; sizinde uğrayıp, panaromik İstanbul manzarısını seyrederken bir bardak tarçınlı-çilekli limonatasından içmeniz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder