Film, babasını 11 Eylül olaylarında kaybetmiş Oskar isimli bir çocukla ilgili. Babası öldükten sonra uzun süre onun giysi dolabına yaklaşamayan Oskar, bir gün saklı bir anahtar buluyor o dolapta. Saklı anahtarın babasından bir mesaj olduğuna inanıyor ve elindeki ipuçlarından yola çıkarak, bu anahtarın açacağı kilidi ve babasının O'na bıraktığına inandığı mesajı bulmaya çalışıyor. Bu sırada da korkularını yenmeyi öğreniyor.
Öncelikle film her açıdan çok etkileyici. Hikayenin işleniş tarzı çok sanatsal. Üzerinden 11 yıl geçsede, özellikle Amerikalılar için acıların çok taze olduğu bir olayı, 11 Eylül terörist saldırısını, merkezine değilde arka planına alıyor. Asıl hikayeyi ön fonda Oskar yaşıyor. Kaybettiğini düşündüğü babasına yaklaşmaya çalışıyor, aslında çok yakınında, anılarında yaşattığını bilmeden.
Filmin yönetmeni daha önce The Hours, The Reader ve Billy Elliot ile 3 kez En İyi Yönetmen dalında Oscar adayı olmuş bir isim, Stephen Daldry. Uyarlamalar konusunda nasıl bir usta olduğunu, önceki yönettiği örneklere bakarak çok rahat söyleyebiliriz. Teknik olarakta film epey başarılı. Özellikle planlar, kurgu ve hikaye döngüsü The Reader'dan bir adım ötede. Olaylar, kronolojik değilde anlık geçişlerle, karışık olarak bağlanıyor. Tüm dünyayı etkileyen ve bir çoğumuzun hafızasında yer alan 11 Eylül saldırıları ve ikiz kulelerin yıkılışı bu filmde bir aile dramının nedeni oluyor. Baba kulede ölüyor, anne ve çocuk ise depresyona giriyor. Bu vesile ile film, seyirciyi kısa bir zaman yolculuğuna da çıkarıyor. Özellikle Oskar'ın dakika dakika saldırıların olduğu anlarda yaptıklarını söylediği sahnede bende o gün, o saatte nerede olduğumu, ne yaptığımı ve ilk haberi duyduğum anı hatırladım. Televizyonda, canlı yayında, tüylerim diken diken bir şekilde saldırı sonrası ve kulelerin yıkılışını izlediğim o anlar hafızamda tekrar canlandı.
Oyunculuklar son derece doğal. Başta Oskar'ı oynayan Thomas Horn olmak üzere Sandra Bullock, Tom Hanks ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscarı adayı Max Von Sydow çok iyi iş çıkarmışlar. Kadroda John Goodman, Viola Davis gibi isimlerin olduğunu da not düşelim. Özellikle yine bir anneyi canlandıran Sandra Bullock'ın The Blind Side'dan daha etkileyici bir performans sergilediğini söyleyebilirim. Her ne kadar tüm film Oskar'ın etrafında dönse de diğer karakterlerin tamamı dozunda performanslar ile filme bütünlük sağlıyorlar. Sadece Oskar'ın filmdeki imajının kitaptaki gibi daha sevimli olmasını isterdim. Filmdeki sert ve daha agresif tavır senaryo ile alakalı bir durum değilse bile çocuk tek kelime ile müthiş.

Sonuç olarak; Extremely Loud & Incredibly Close son zamanlarda izlediğim en etkileyici dramalardan biri. Artı olarak Tom Hanks ve Sandra Bullock'un varlığı filmi izlenebilir kılan diğer bir unsur. Duygusal ve gerçekçi.. Üstüne bir takım derslerde veriyor. Boşuna Oscarlarda adı geçmemiş bu filmin. Türü seven herkese şiddetle tavsiye ederim... (9/10)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder