Seçili Fragman

27 Şubat 2012 Pazartesi

Marilyn Monroe ile Bir Hafta

                              
Efsanevi aktris Marilyn Monroe, trajik ölümünden sonra defalarca kez beyazperdeye konuk oldu. Çeşitli oyuncuların hayat verdiği ünlü oyuncuyu, son olarak Michelle Williams'ın performansı ile izliyoruz. 2 Oscar adaylığı bulunan film, törenden hemen önce de sinemalarımızda kısıtlı vizyon şansı buldu.
                                            
Öncelikle şunu belirteyim; daha fragmanı izlediğinizde Michelle Williams'ın çok başarılı bir protre çizdiğini anlıyorsunuz. Çünkü sadece Marilyn Monroe'yu oynamıyor, resmen onu yaşatıyor. Mimiklerinden hareketlerine, bakışlarından konuşmasına kadar role nasıl da cuk diye oturduğunu seyirciye ispatlıyor. Daha önce de törenlerden eli boş dönmeyen, 69. Altın Küre Töreni'nde Müzikal/Komedi dalında En İyi Kadın Oyuncu seçilen Michelle Williams, Oscarında en büyük adaylarındandı. Ama en güçlü rakipi Meryl Streep 30 senenin ardından heykelciği evine götüren isim oldu. Törendeki beklentim Michelle Williams'ın ödülü almasından yanaydı ama kesinlikle şunu söyliyebilirim ki; en çekişmeli kategori buydu bu sene.

24 Şubat 2012 Cuma

Oscar Toto 2012

                                 
Ve sinemanın en büyük ödülleri olan Academy Awards gecesi bir kez daha geldi çattı. Heykelciğine Oscar adı verilen bu Akademi Ödülleri bu sene 84. kez dağıtılacak. Aslında geçen ay yapılan Altın Küre Ödülleri ve geçen haftaki İngiliz Oscarları BAFTA, bu Akademi Ödüllerinin bir nevi habercisi olsada Akademi bazen sürprizleri es geçmiyor. 26 Şubat'ı 27 Şubat'a bağlayan gece bizim ülkemizde gece 3'te başlayacak tören onlarca ülkede canlı yayınlanacak. Hayır hayır, o Altın Küre ödül-reklam rezaletinden sonra bir daha canlı izlememeye yemin etmiş bulunmaktayım. Yaşasın PVR sistemi.. Sabah uyanır uyanmaz reklamları atlayarak görürüm sonuçları. Neyse fazla uzatmadan belli başlı kategorileri değerlendirmeye başlıyayım. Böylece Oscar tahminlerimi soran onyüzbininci kişi olmadan bir seferde herkese cevap vermiş olurum.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Fetih 1453, 1-4-5-3

                           
3 senedir söylentileri ile bir efsane haline gelen Fetih 1453, nihayet 'sessiz sedasız' (!?!) gösterime girdi. Normal filmlerin aksine cuma yerine perşembe günü, ismi gibi 14:53 seansı ile vizyonu başlayan film, Türk sinemasının en yüksek bütçeli filmi. 17 milyon $ gibi Türk sineması için büyük, Hollywood sineması için gayet küçük bir bütçe ile çekilen film, öncelikle fragmanı ile büyük ilgi toplamıştı. Nitekim 4 gündür yüzlerce salonda kapalı gişe oynayan film, muhtemelen en iyi açılış rekorunu da kırmıştır.
                                   
Fetih 1453, adı üstünde, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethini anlatıyor. Gerçek bir hikaye.. Başı sonu belli.. Film vizyona girer girmez sosyal medyada çıkan espriler: ''Fetih 1453'ün sonunu söyliyeyim mi? Evet evet İstanbul'u alıyoruz..'' 14 sene evvel Titanik vizyona girdiğinde de ''Filmin sonunu söyliyeyim mi? Gemi battı..'' gibi esprileri yapan bizler için pek farklılık teşkil etmiyor. Özellikle televizyonda yayınlanan Muhteşem Yüzyıl ile Osmanlı dönemine merakın arttığı bir dönemde vizyona girerek, dizinin yarattığı savaş sahnesi izleme isteğini fazlasıyla tatmin edecek görünüyor.      

15 Şubat 2012 Çarşamba

Fatma Toptaş ile Filmler Hakkında

            
Yaklaşık 8 aydır bu blogu yapıyorum ve çoğunlukla filmler hakkında yazılar yazsam da arada farklı şeyler yazmayı da seviyorum. Mesela geçen ay arkadaşım DJ Arzu ile başladığım 'Sinema Röportajı' köşeme bu ay ünlü ve güzel oyuncu Fatma Toptaş ile devam ediyorum.
                              
Fatma Toptaş'ı Türk izleyicisi en rahat Recep İvedik 1 filmindeki başrolden hatırlayacaktır. Recep İvedik'in çocukluk aşkı Sibel karakteri ile unutulmazlar arasına çoktan girdi kendisi. Ama filmografisinde bir sürü yapım var.. 1982 Mersin doğumlu güzel oyuncu Müjdat Gezen Sanat Merkezi, Tiyatro mezunu. Bıçak Sırtı ve Doktorlar gibi dizilerde konuk oyunculuk yaptıktan sonra sinemada da boy göstermeye başladı. Sadece Recep İvedik değil, Avanak Kuzenler, Herkes Mi Aldatır? ve Ya Sonra filmlerinde de önemli karakterlere hayat verdi. Hatta Ya Sonra'daki kısa ama dikkat çeken o rolü ile bizi salonda gülme krizine soktuğunu dün gibi hatırlarım. Televizyonda ise kısa süre önce final yapan Başrolde Aşk'ta oynadı ve şuan hala her cuma ATV'de yayınlanan Hayat Devam Ediyor dizisinde rol alıyor.         

11 Şubat 2012 Cumartesi

Erman'ın Kışlık Sineması

Dışarısı buz gibi ve ortalıkta grip salgını hakimken yapılabilecek en güzel şeylerden biri evde battaniye altına girip film izlemektir. Ağustos ayında, tam da ramazan ayındayken Arzu'dan çorladığım Yazlık Sinema konseptinin şimdi de kışlık versiyonuna başladım. Evde sinema keyfi başlıyoorrr...
                         

2 Şubat 2012 Perşembe

Artist Gibi Bir Film

Zaman makinesi icat edilmişte haberimiz yokmuş. Sadece bir sinema bileti parasına giriyorsunuz salona ve sizi 1920'lere götürüyor. O dönemin sinemasına, görsel bir şölene.. Etkiliyor ve büyülüyor. Bahsettiğim film; tam 10 dalda Oscar adayı olan The Artist. 
          
Eminim bir çok kişi duymuştur The Artist'in sessiz ve siyah-beyaz olduğunu.. Ve bu bir çok kişinin büyük bir kısmı için bu durum, filmin tercih edilmeme nedeni olacaktır, ki BÜYÜK bir hata. Ama sonuçta günümüz filmleri teknik anlamda birbirleri ile yarışırken ve her geçen gün daha üstün filmler karşımıza çıkarken neden bu geriye dönüş? İşte, sinemayı sinema yapanın ne olduğunu anlamamız için büyük bir fırsat bize.
                
Martin Scorsese'nin 3 boyutlu görsel şöleni Hugo gibi Artist'te aslında sinemanın ilk dönemlerine götürüyor izleyiciyi. Hemde o zamanların şartlarını birebir yansıtarak perdeye. Filmde, sessiz filmlerin yıldızı George Valentin'in sesli filmlere karşı çıkışını ve her yükselen kariyerin nasıl bir düşüşü olduğunu görüyoruz. Sadece müzik eşliğinde ilerliyor ve ara ara diyalogların siyah zemin üzerine yazıldığı karelerle destekleniyor film. Aynı o yılların, Charlie Chaplin filmleri gibi..   
                          

31 Ocak 2012 Salı

Berlin Kaplanı Gala Notlarım

Zaman ne çabuk geçiyor.. Daha dün gibi gelmesine rağmen tam bir hafta olmuş Berlin Kaplanı filminin galasına gidişimiz. Ve yine böyle soğuk bir salı akşamıydı...
     
Galaya, Best FM'de her gün 10:00 ile 12:00 arasında yayın yapan arkadaşım Arzu ile gittik. Kendisi geçen yıl Eyyvah Eyvah 2'nin galasına da gitmişti ve bana o galada olanları anlatmıştı. Sonuçta büyük bir filmin galası bekleneceği üzere çok kalabalık olacaktı. Ve bizim tek derdimiz biran önce şu filmi izleyip herkesten önce film hakkında fikirlerimizi sunabilmekti.

Öncesinde Kanyon'daki Kitchenette'te pizza yiyip şarap içtik. Bu esnada her zamanki gibi geyik ve muhabbetin alasını yaptık. Bir ara o kadar çok güldük ki gözlerimden yaşlar aktı resmen. Eminim yan masada oturanlar merak etmiştir; iki deli ne konuşuyorlar da bu kadar gülüyorlar acaba diye. Ama her zamanki hallerimizdi bu. Sadece normalden daha şıktık orası ayrı konu.          

25 Ocak 2012 Çarşamba

Berlinli Ayhan Kaplan

Ata Demirer'in son filmi Berlin Kaplanı'nın Kanyon Cinebonus Sinemaları'nda yapılan galasına bende katıldım. Bir çok ünlü isimle beraber kompleksin en büyük ve en güzel salonunda izlediğimiz bu film, aynı Eyyvah Eyvah serisi gibi bir kahkaha şöleni. Gala notlarını bir başka yazıya bırakarak, tüm Türkiye'de herkesten önce izlediğim bu filmi yine herkesten önce yazıyorum burada..
                  
Eyyvah Eyvah 2 ile çıtayı iyice yükselten Ata Demirer için zorlu bir sınavdı Berlin Kaplanı. Çünkü geçen yılın en başarılı filmine imza atan komedyen, beklentileri de iyice yukarı taşımıştı. Geçen ay Berlin Kaplanı'nın fragmanını izlediğimde maalesef o elektriği alamamıştım. Negatif bir yaklaşım ile iyi bir komedi olacağını düşünmüyordum. Nitekim salona girerken arkadaşım Arzu ile durumu irdelemiş, beklentimi en alt seviyede tutarak koltuklarımıza geçmiştik.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Ejderha Dövmeli Kız (US Versiyon)


Ben bu kitap okuma ve filmini izleme işini iyice çözdüm. Bundan sonra filmini izlemeyi düşündüğüm kitabı sadece yarım olarak okuyacağım, filmi izledikten sonra da kitabı bitireceğim. Nitekim Bir Gün / One Day filminde bu taktik başarı ile sonuçlanmıştı. Şimdi Ejderha Dövmeli Kız / The Girl With The Dragon Tattoo içinde aynısını yapıyorum.

Steig Larsson'un çok satan Ejderha Dövmeli Kız romanı daha Türkiye'de basılmadan önce arkadaşım DJ Arzu bahsetmişti uzun uzun. Bir kitap hakkında bu kadar olumlu bir eleştiri dinlememiştim kendisinden daha önce. Ben orjinalini alana kadar zaten Türkçesi raflarda yerini almıştı. Hemen satın aldım kitabı.. Büyük bir heves ve merakla okumaya başlamıştım ama tam yarısındayken ne olduysa kitabı kaldırdım ve bir daha devam etmedim. O sırada üçlemenin diğer kitapları çıktı, onları da aldım ve yerleştirdim kitaplığıma. Bu sırada İsveç yapımı filmler sırayla vizyona girdi, izlemedim. Çünkü Amerikan versiyonunu David Fincher yönetecekti ve ben, bu film tamamlanana kadar Ejderha Dövmeli Kız'a bir mola vermiştim.                       

9 Ocak 2012 Pazartesi

Arzu Çağlan ile Filmler Hakkında

Soğuk ve puslu bir İstanbul günü daha.. Dışarıda yağmur resmen bardaktan boşalıyor (yandaki fotoğrafın aksine) ve bu havaya rağmen Arzu ile artık gelenekselleşmiş diyebileceğim buluşmamıza doğru gidiyorum. Her buluşmamızda ana konumuz filmler ve diziler oluyor. Daha sonra gezi / seyahat, güncel olaylar, vs. şeklinde dallanıp budaklanıyor ve anlamadan saatler geçiyor. Arzu'yu tanıyanlar bilir; sohbette kahkaha ve pozitif enerji eksik olmuyor. Hatta Amerika'dan döndüğümde gittiğimiz kebapçıda biraz daha kalsaydık muhtemelen son temizliğini falan biz yapacaktık. Artık garson arkadaşları fazla bekletmeyelim, ayıp olmasın deyip kalkmıştık. Ortak nokta da çok olunca, feci koyu oluyor muhabbet ve makara.